4 Nisan 2011 Pazartesi

ÖMER ÇETİN-ÜNİVERSİTELİ AMELE



              


                  Ömer Çetin,Ağrı ilinin Tusak ilçesinde Herdem-Fahrettin Çetin'in 4 ü kız bir erkek evladıydı.Aile yoksullukla mücadele edrek yaşamını sürdürüyordu.Ömer, bu yaşam mücadelesinde  eğitimine de ara vermek istemiyordu.Üniversite sınavına girdi ve Muğla Üniversitesi Çağdaş Türk Edebiyatı Bölümü'nü kazandı.Fakat okumak zordu.Ailesinin durumunu zaten biliyordu.Birinci sınıfı zorluklarla bitirdi.İkinci yılın yaz döneminde gene çalışarak okul dönemine para biriktirmesi gerekiyordu.

                   Yaz döneminde İstanbul'a geldi.Öyle ya İstanbul'un taşı toprağı altındı.Bir iş bulurdu elbette.Bir iş buldu da. İstanbul Ataşehir'de, bir lisenin inşaatında 30 lira yevmiye ile çalışmaya başladı.Arkadaşları arasında neşeli tavırlarıyla hemen sevildi.Daha fazla para biriktirebilmek için inşaatta yatıyordu geceleri.

                  Ömer kendi okul harçlığını biriktirirken bir yandan da ailesine destek çıkmaya çalışıyordu.Hamile olan ablasına doğacak yeğenine beşik alması için 400 lira göndermişti.İnşaatta yakın arkadşı olan Engin Kimdil ile  yaptığı konuşmalarında okul için elbise ve ayakkabı almak istediğini söylüyordu.Gençti elbette arkadaşları gibi O'da değişik giyinmek istiyordu.Hergün aynı kıyafetlerle okula gitmekten çekindiğini anlatıyordu.

                  Okumayı çok sevdiği belliydi.Boş kaldıkça bulduğu en ufak gazete parçalarını bile alır okurdu.Ne yazıkki bütün hayalleri bir anda son buluverdi. 23.08.2010 tarihinde saat 09.30 da inşaatın 3. katında beton kalıp tahtalarını sökmek istediği sırada dengesini kaybederek 20 metreden aşağı düştü. Beton zemine çakılan talihsiz genç olay yerinde hayatını kaybetti. Olay yerine gelen sağlık ekibi gencin öldüğünü belirledi.
                 5 Eylül de açılacak okuluna dönemeden 22 yaşında bütün hayalleriyle beraber bu dünyaya veda etti. Dinçer Ailesinin yoksulluğunun acısına Ömer'in acısı eklendi.Kazayla ilgili pek çok şeyler söylendi,yazıldı,çizildi.Ama ne yazıkki herşey unutuluverdi...

             

3 Nisan 2011 Pazar

AJLAN BÜYÜKBURÇ -EHLİYETİN ÜÇÜNCÜ GÜNÜ...

                   
                                                 13 Kasım 1970-
                                                 22 Temmuz1999                                              



                         Ajlan; 13 Kasım 1970'te İstanbul'da doğdu. Erol Büyürburç'un sekreterliğini yapan Türkan Hanım, yasak bir ilişki sonucu Ajlan'ı dünyaya getirmişti. Jeyan adlı bir kızkardeşi daha vardı. Uzun süre kızlarını nüfusuna geçirmeyen Erol Büyükburç, Emel Büyükburç ile evlenince onlardan tamamen koptu. Ajlan ile babasının yıldızı hiç barışmadı.

                       Yıllar sonra Büyükburç soyadını alan Ajlan'ın, babadan gelen yeteneği altı yaşında ortaya çıktı. Nişantaşı Anadolu Lisesi'nde okurken, Milliyet'in geleneksel Liselerarası Müzik Yarışması'nda "En iyi kız solist" dalında birinci oldu.

                                                                  

                       Üniversiteye hazırlanırken Hilton Oteli'nin orkestrasında şarkı söylemeye başladı. 1993'te katıldığı Pop Show Yarışması sayesinde adını tüm Türkiye'ye duyurdu. Aynı orkestrada çalıştığı Mine ile bir ikili oluşturdu. İkili, "Aşkolsun" adlı ilk ve son albümlerini Aralık 1993'te piyasaya çıkarttı. Albüm çok beğenildi ama Ajlan ile Mine bir yıl sonra ayrıldı.

                      Yoluna tek başına devam eden Ajlan, 1995'te Kültür Bakanlığı tarafından gönderildiği ABD'deki Houston Festivali'nde sahneye çıktı. "Tutunup Kendime" adını taşıyan ilk solo albümünü Mayıs 1995'de çıkardı. Saçlarını kestirip, kadınsı giysiler tercih ederek, görüntüsünü de yeniledi.

                       Şarkıcının en büyük hobileri; kitap okumak, boncuk dizmek, yalnız kalmak, ev düzenlemek, şiir okumak ve film izlemekti. Ajlan her fırsatta "Tam bir akrep burcu kadınıyım" derdi.


                      Popta, Sertab Erener, Fatih Erkoç, MFÖ, Vanessa Kay Rubin, sinemada, Nur Sürer, Mehmet Aslantuğ, Jodie Foster, Al Pacino hayranı olan Ajlan Büyükburç'un favori yazarı Wilbur Smith idi. Koyu bir Fenerbahçeli olan Ajlan; ikinci meslek olarak boncuk kolyeler imal edip, satıyor ve yabancı dil dersi veriyordu. "Şarkıcı olmasaydım, sporcu olmak isterdim" diyordu.

                                                            

                    Sürücü ehliyetini kaza yaptığı 22 Temmuz 1970 tarihinden üç gün önce İstanbul'dan aldığı anlaşılan genç sanatçı, 34 KMP 20 plakalı Mazda marka otomobille Bodrum'dan Kaş'a gitmek üzere yola çıktı. Görgü tanıklarının ifadesine göre, saat 07.00 sıralarında Eşme beldesi yakınlarına geldiğinde, virajı hızla dönen Ajlan, karşısına çatallı yol çıkınca paniğe kapılıp frene bastı. Asfalt yoldan çıkıp bir hafta önce hizmete sokulan stablize yola giren otomobil üç takla attıktan sonra yol kenarında park halindeki traktöre çarptı.

                    Ajlan Büyükburç paramparça olan otomobilde yaşamını yitirdi. Fethiye Devlet Hastanesi'nde yapılan otopside genç şarkıcının, boynunda ve kolunda üçer kırık olduğu, ölümün akciğer kanaması, kafa travması ve boyun kırığından meydana geldiği belirlendi.

                 Ajlan'ın kaza geçirdiği sırada Gloria Estayn'a ait Destiny isimli albümünü dinlediği anlaşıldı. Ajlan Büyükburç'un kazadan 10 dakika önce Fethiye yakınlarında yol kontrolü yapan trafik polisleriyle sohbet ettiği, kendisini tanıttığı ve "Bodrum'dan yola çıktım, Kaş'a gazeteci bir arkadaşla buluşmaya gidiyorum" dediği öğrenildi.

                Ajlan'ın birkaç yıl önceki bir röportajında şu başlık vardı:
       "En büyük fobim trafik"Maalesf ölümü de korktuğundan oldu. Hayranı olduğu Barış Manço'nun yakınında Kanlıca Mihrimah Sultan Mezarlığı'nda yatmaktadır.     



                                                                  

                 Yeni plağını Aura Production'a yapacaktı. Özdemir Erdoğan'ın oğlu Mehmet Can ile birlikte çalışacaktı. Caz söylemek istiyordu. Ne yazık ki olmadı.

                 Babası Erol Büyükburç ile bir türlü anlaşamadılar.Ama hayat kısaydı işte....